18 Temmuz 2010 Pazar

Referandum'da Evet mi Hayır mı?

Son günlerin en önemli konularından biri de referandum konusu. 12 Eylül'de yapılacak olan referandumda evet mi desek, yoksa hayır mı desek? Benim kararım daha başından beri belli aslında. Değişmez de. Nedenini birazdan açıklayacağım.
Şimdi konumuza dönersek. 12 Eylül'de yapılacak referanduma çok büyük görev yükleyenler var. Hükümete güvenoyuna bile dönüştürüyorlar olayı bir nevi. Çok da yanlış sayılmaz aslında böyle bir yaklaşım. Yalnız zaten referandumdan yaklaşık 10 ay sonra seçimler yenilenecek. Her ne kadar referandumda Evet'ler Hayır'ları yenemezse erken seçim olur diyenler olsa da kanımca erken seçim iki durumda da olmaz. Referandumda da Evet sonucu baskın çıkar.
Bir taraf CHP, MHP ve BDP. Diğer taraf ise AKP, SP, BBP ile birkaç başka parti.
Hayırcıların ana argümanlarından biri '82 anayasasının değiştirilemez hükümlerinin yok sayıldığı ve çiğnendiği yönünde. Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru neticesinde de öne sürdükleri tezlerin hiçbiri kabul edilmedi. Anayasa Mahkemesi geçmişte yaptığı gibi yetkisini aşarak esasa girdi ama bu sefer nedense büyük bir değişiklik yapmadı. Çıkan karardan kimse memnun değil tam olarak ama Hayır cephesinin güvendiği dağlardan birine kar yağdı böylece. AKP nispeten memnun. CHP elinden en büyük argümanı gittiği için üzgün. MHP zaten detaya bakmadan daha karşı. Bu da anlayamadığım ve bana en ters gelen mantıklardan biri. Karşı olduğun şeyin ne olduğunu bilmeden nasıl herhangi birşeye karşı olabilirsin ki? Klişeleşmiş birkaç lafın dışında söyleyebilecekleri birşey kalmadı ki hayırcıların. Neredeyse tüm argümanları Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla çürütüldü. Eskiden savundukları yüce mahkemeyi şimdi topa tutan da kendileri. Neden ise kendi istekleri doğrultusunda karar verilmemiş olması.
Yargıtay ile YARSAV başkanları parti liderleri gibi konuşuyor bir yandan. Sanki yargı mensubu olarak tarafsız olmanın ne demek olduğunu tamamen unutmuş gibiler. Kafalarındaki tek şey bu değişikliklerin yapılmaması, yürürlüğe girmemesi. Peki neden? Çünkü tahtlarından olacaklar da ondan. Şimdiki vesayet sistemlerine ağır bir darbe vurulacak bu değişikliklerle. Anayasa Mahkemesi kendi yetkisi dahilinde olmayan konulara burnunu sokamayacak. HSYK yetkisini aşıp iş başındaki savcıları görevden alamayacak. Meclisin ezici çoğunlukla onay verdiği değişiklikler Anayasa Mahkemesi'nden döndürülemeyecek. Daha eşitlikçi olacağız. YAŞ kararlarına, HSKY kararlarına yargı yolu açılacak. Onların söyledikleri son söz olmayacak. Her ne kadar normal mahkemelerin olması daha tercih sebebi olacak olsa da hiçbir genelkurmay başkanı kalkıp da televizyonda demeç verirken halkın seçtiği milletvekillerine dağa gidin diyemeyecek. Bir parti lideri gibi hareket edemeyecek. Anayasa Mahkemesi tarafından da olsa yargılanabilecek. Darbe yapamayacak askerler. Darbe planları yapamayacaklar. 80 öncesinde olduğu gibi önce halkı birbirine kırdırıp, '77'deki 1 Mayıs'ta olduğu gibi insanları tarayarak önce hükümet ülkeyi yönetemiyor deyip, sonra yönetime el koymaya çalışamayacak. Asker asker olarak kalacak.
Bir zamanlar "Halk için halka rağmen" diye bir yaklaşım vardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında da bu böyle devam etti. O zamanlar alfabenin değiştirilmesi için referandum yapılsa ne çıkardı sonuç acaba? Ben söyleyeyim, Istanbul'un ve belki birkaç şehrin dışında Türkiye'nin genelinden Hayır yanıtı gelirdi. Çünkü reformlar her zaman zor ve tehlikeli süreçlerdir. İyi yönetilmeleri gerekir. İstenmez. Zor kabullenir insanlar reformları. Hayatlarını değiştirmek anlamına gelir bu. Kolay değildir. Alfabe gibi eğitim öğretimin temeli bir konudaki reformun da kolay kabul edilmesini kimse bekleyemezdi. Bu yüzden "Halk için halka rağmen" dendi ve reform uygulandı. Bu örnek çoğaltılabilir daha. Yalnız unutulmaması gereken 2010 senesinde yaşıyor olduğumuz. Kendisine aydın diyen ve Türkiye'de yaşayan halkın aydınlık ve bilgiden ziyade karanlığa açık olduğunu söyleyen yazarların olduğu bir ülkedeyiz. O ve benzeri düşünenlere birinin "Halk için halkla birlikte" kavramını öğretmesi lazım.
Bu halkın değişime ve gelişime açık olduğunu görmek lazım. Karanlığa değil.
Her ne kadar çok sınırlı ve yetersiz olsa da bu değişiklikler, yine de yeni anayasa ile ilgili bir başlangıç çalışması olarak görülmeli ve onaylanmalıdır kanımca.
Eğer bu meclisi bu halk seçmişse, o zaman bu meclisin de ihtiyaçlar doğrultusunda anayasayı değiştirme hakkı sonuna kadar vardır, olmalıdır.