2 Nisan 2014 Çarşamba

2014 Yerel Seçimleri ve Ben 2


Önceki gün seçimler ve yaşadıklarımla ilgili çok da uzun olmamasına çalıştığım bir yazı yazmıştım. Şimdi biraz daha detaylandırma zamanı sanırım. Gözlemlerimi yani.

Seçimler hayatımızda gerçekten önemli bir yer oluşturuyor. Hayattaki seçimlerimiz bir yandan, genel ve yerel seçimler diğer yandan. Bu sefer yaşadığımız ikisinin de karmasıydı. Hem yerel seçimlerde adaylara oy verdik. Hem de oy vermenin yanı sıra takip ettik seçimleri, gönüllü olarak. Dışında olayın nasıl aktığını seyretmeyi seçmedik.

Bir tarafta sivil toplum örgütlerinde gönüllü olan tanıdıklarım, diğer tarafta ise oyuna sahip çıkmaya çalışan sivil halk. Bir tarafta "Ben sivil toplum gönüllüsüyüm, gönüllüyüm"diyen bir kesim. Diğer tarafta çeşitli eğitim seviyelerinden birçok farklı insan. Belki de hayatında hiç gönüllülük deneyimi olmamış. Belki çok az olmuş.

Gözlemlediğim kadarıyla bir takım sivil toplum örgütlerindeki insanlar bu konuda gerçekten oldukça duyarlıydı. İsim vermeyi çok da gerekli bulmadığım için hangisi/hangileri olduğunu söylemeyeceğim. Fakat bir takım sivil toplum örgütlerindeki insanların konuya o kadar da duyarlı olmadığını, oyuna sahip çıkmaya çalışan halk kadar bile duyarlı olmadığını görmek beni gerçekten de üzdü. Aktif vatandaşlık, sivil toplum dediğimiz olgu en çok da böyle zamanlarda ortaya çıkmıyor mu? Gereksinimi en çok böyle zamanlarda duymuyor muyuz sivil toplum örgütlerine?

Tabii bu olayın bir de siyasi partiler ayağı var. Bir yanda sadece 12 yıllık geçmişi olan ve bu sürenin neredeyse tamamını ülkeyi yönetmekle geçirmiş bir parti var. Diğer yanda ise cumhuriyetle yaşıt olan diğer bir parti. Genç olan oldukça organize, düzenli ve sistemli çalışıyor. Diğeri ise, her yerde aynı olmasa bile, nispeten daha az organize ve oyuna sahip çıkma konusunda aday gösterdiği kişi kadar bile duyarlı olmayan bir parti. Bir yanda adaylarının yarısını kadınların oluşturduğu bir parti, diğer yandan erkeklerin ezici oranda temsil edildiği başka bir parti. Bu partilerin hangi partiler olduğunu zaten Türkiye'yi çok az da olsa dışarıdan takip eden bir yabancı bile biliyor. Konunun yaş değil, vizyon meselesi olduğu burada daha rahat ortaya çıkıyor.

Oyuna, müşahidine, gönüllüsüne sahip çıkan var, çıkmayan var. Tüm Türkiye'nin her yerinde aktif olan ve temsil edilen bir parti var, bir de bazı yerlerde çok güçlü, bazı yerlerde ise yok denecek kadar zayıf partiler var. Sonuç tabii ki galibin belli olduğu bir seçim oldu.

Bu ilk seçim müşahitliğimden neler öğrendim peki?

1- Bazen bir oyun bile seçim kazandırabileceği için çok adil ve demokratik olmak için müşahit olmanın kesinlikle gerekli olduğunu öğrendim. Sadece parti müşahitlerin değil, bizimki gibi gönüllü müşahitlere de ihtiyaç olduğunu, belki onlardan da fazla gerekli olduğunu öğrendim. 

2- Oyuma ve insanların, halkın kullandığı oya sahip çıkmanın çok değerli olduğunu öğrendim. İnsana müthiş bir duygusal tatmin duygusu da verdiğini hissettim bu görevin, gönüllülüğün verdiği gibi. 

3- Gelecek 4-5 sene kimler tarafından yönetileceğimi belirlemek için harcadığım 17 saat, tek tatil günüm olan Pazar günümün, kesinlikle böyle bir amaç için verilmeye değer hatta az bile olduğunu öğrendim.

4- Devletin halkına, halkın devletine güvenmediği ve bu güveni tesis etmek için ikisinin de birşey yapmadığı bir ülkede güven sağlamak için birşeyler yapmanın, yapmaya çalışmanın hayatımın en özel gönüllülük deneyimlerinden birini yaşattı öğrendim.

5- Dışarıdan, uzaktan, sosyal medya üzerinden konuşmanın kolay olduğunu, bire bir oyuna sahip çıkmak için saatlerce ayakta durmanın ise zor ama gerekli olduğunu öğrendim.

6- İster bir ülkeyi olsun, ister bir şehri, bir ilçeyi, bir beldeyi, bir köyü olsun yönetmek istiyorsanız organize olmanın ve halka doğrudan ulaşmanın, onlara sorun değil çözüm sunmanın seçimi kazanmak için anahtar olduğunu öğrendim.

7- Halkın artık sorun değil çözüm görmek istediğini, çözümü sunanları da seçtiğini öğrendim.

8- Bazı kesimleri eğitimsiz, okuma yazması olmayan gibi ifadelerle aşağılamaya çalışmanın, yüksekten bakmanın değil, herkesi anlayıp herkese hitap etmenin anahtar olduğunu öğrendim.

9- Konuşmanın kolay olduğunu, yapmanın ise zor olduğunu öğrendim.

10- İnsanların bazı partilere mecbur kalmadan özgürce oy kullanabilmek istediğini öğrendim.