14 Mayıs 2015 Perşembe

İki Çeşit İnsan Vardır! Seçimlerde Oyuna Sahip Çıkanlar ve Çıkmayanlar!


Hep yaparız ya bunu, insanları gruplara ayırmayı. Genelde de iki grup olur bunlar. Mesela iyiler ve kötüler. Kadınlar ve erkekler. Pozitif insanlar ve negatif insanlar vb. Peki ayrım bu kadar siyah-beyaz mıdır her daim? Bence pek de değil. Arada da grinin pek çok tonunu bulmak mümkündür.

Bu sefer yalnız, ben de insanları ikiye ayıracağım, biraz da bilinçli olarak. Şikayet edenler bir grup olacaklar. Yapanlar diğer grup. Ben bu iki gruptan şikayet edenleri pek sevmiyorum. Çünkü tek bildikleri şikayet etmek. Yazın sıcaktan, kışın soğuktan, baharda ise yağmurdan şikayet ederler. Yani işin doğasında olandan dahi şikayetçi olabilir bu insanlar. Hatta işin cılkını çıkarıp şikayeti ilgili makama yapanlara işe yaramayacağını söylemeye, onların heveslerini kursaklarında bırakmaya kadar götürebilir bu gruptan bazıları..

Konumuza gelecek olursak, bir aydan kısa bir süre kaldı genel seçimlere. Bu yazımın asıl amacı biraz daha politik. Seçimler geliyor ve yakın geçmişteki iki seçimnde olduğu gibi bunda da sandık gönüllüsü olacağım. Tuzla'da olacağım yine. İki seçimde de olan bitenden şikayetçi olan bazı arkadaşlar ben Cumartesi akşam olan partiyi, eğlenceyi bırakıp gidince beni desteklediklerini, iyi birşey yaptığımı söylemişlerdi. Bu gerçekten de güzel birşey, desteklenmek. Fakat bir adım ötesi de var bunun: Birebir elini taşın altına koymak. Yani bu işe gönül vererek sandıklarda gözetmen olmak. Sandığın, oyunun hakkını verip, oyuna sahip çıkmak. Önümüzdeki 4 sene boyunca memleketi yönetecek olan parlamento seçimlerinde görev almak. Tek gereken seçim öncesinde bir Pazar gününü sandık başında geçirmek.

Biliyorum ki seçimden hemen sonra bir takım insanlar yine başlayacaklar bu ülkenin insanlarını, özellikle de AKP seçmenini, hedef alarak bazılarının koyun olduğunu, kör olduğunu, bilerek kurda oy verdiklerini, bu ülkenin insanlarından bir halt olmayacağını, buraları bırakıp gitmek gerektiğini, adam olmayacağımızı söylemeye... Yakınlarındaki insanlar da destekleyecekler o kişilerin bu dediklerini.

En sevmediğim şeylerden biri insanların kendi şikayetçi oldukları konuda başkalarının desteklerini beklemeleri, onları da kendi şikayetlerine ortak etme ihtiyaçlarıdır. Mesela otobüste birileri yüksek sesle konuşunca onları 'birilerinin' uyarması beklenir. Bu kişiler kendileri uyardığında da 'Ben rahatsız oluyorum, daha sessiz konuşur musunuz?' demek yerine 'İnsanlar rahatsız oluyor, daha sessiz olun!' şeklinde şikayetlerini dile getirmeyi tercih ederler. Halbuki herkes kendinden sorumludur, Nokta! Seçim sonucunda da sonucu kabul etmek gerekecek. İçki masasında, arkadaşlar eğlencede şikayet edip sonra kadeh kaldırmak değil. Az zaman kaldı ve halen daha ciddi anlamda gönüllüye ihtiyaç var. 4 sene boyunca şikayet etmek yerine bir gününüzü halkı görüp, gözlemleyip, sonra da oyları saymaya harcasanız ne çıkar? Benim iki seçim günü deneyimim de çok ilginç şeylere gebe oldu. Mesela CHP'li bir seçmen belediye seçimlerinde beğenmediği halde Sarıgül'e oy vermeye zorlandığı için partisi tarafından, müthiş derecede şikayetçiydi durumdan.

Geçtiğimiz seçimlerde hangi partinin seçmeninin, gözetmeninin, görevlisinin nasıl hareket ettiğini gözleme fırsatım oldu. En düzenli ve organize çalışanlar tabii ki AKP ekibi. Hem çalışanlara sürekli yiyecek, su vb. desteklerde bulunuyorlardı. Hem de ne olup bittiğini takip ediyorlardı. Müthiş bir düzen ve sistematik içinde, oylarına ve seçmenlerine sahip çıkarak. HDP sanırım AKP'den sonraki en düzenli ve organize ekipti. Onlar da oylarına ve seçmenlerine sahip çıkarak düzenli ve uyum içinde bir çalışma yürütüyorlardı. CHP ekibinin kendilerine dahi faydası yok gibiydi. Ekip derken asıl kastettiğim gözetmenlere destek vermesi gereken partilileri kastediyorum. Ne gözetmenleri ile ciddi anlamda ilgilendiler, ne de takibi düzgün yaptılar. Tutanakların merkeze iletilmesi sırasına varmadan da kaçtı birçoğu. MHP ile ilgili yorum yapamıyorum, çünkü varlıkları ile yokluklarını çok anladığımı söyleyemeyeceğim. Çok ilgili değillerdi sanki. Diğer partiler zaten oldukça zayıf kalmıştı tüm süreç boyunca. Oyveötesi ekibimizdeki arkadaşlar ise her açıdan düzgün bir seçim olabilmesi için elinden geleni yaptı. Yeri geldiğinde sandık başkanına itirazlar yapıldı, tutanaklar tutuldu, gerektiği yerde sandık kurulunun güvenli şekilde oyları sayması sağlandı. Avukatlar sürekli hukuki destekte bulundu.

Bu seçimlerde nasıl olup biteceğini hep birlikte göreceğiz. Daha zaman varken mümkünse desteklediğimiz partilerin sandık gözetmeni olarak, resmi olarak sandık kuruluna girerek, mümkün değilse de oyveötesi gibi oluşumlara katılıp sandığı gözlemleyerek bu işi yapmak lazım. Oyuna sahip çıkmak lazım. Bir oy dahi çok önemli. Geçtiğimiz seçimlerde, özellikle de yerel seçimlerde aradaki farkları gördük.

Hiçbir oluşum, grup, parti içine girmeden bunu yapmanın yolu da var: Seçim sırasında gerek seçim sandıklarını takip ederek, gerek oylar sayılırken sade bir vatandaş olarak orada bulunup sonuçları kayıt altına almak. Hem vatandaşlık hakkımız hem de görevimiz bu aslında, oyumuza sahip çıkmak.

Yazının başından da dediğim gibi, iki çeşit insan vardır. Yapanlar ve şikayet edenler. Seçimlerde oyuna sahip çıkanlar ve çıkmayanlar.

Seçim sonrasında da, sonuç ne olursa olsun, kimse gelip de "bu ülkenin insanları" hakkında atıp tutmasın!