26 Ekim 2012 Cuma

Yaşam mı Ölüm mü?

Başlık aslında biraz soru gibi. Fakat aslında değil. Sorudan çok bir tespit. Nedeni ise çok basit: Cevabı birçoğu için belli, ölüm... Ağzımızdan çıkacak cevap olarak değil bu tespit, pratikteki sonuç.

Peki bu yargıya nereden mi varıyorum? Bir çok nedeni var. Sürekli bu hayatın içindeyiz, fakat birçoğumuz farkında değiliz. Ülkemizdeki birçok insan için yaşamın bir kıymeti yok. Ölüme gelince, orada durmak lazım. Çünkü ölmek kutsaldır.

Mesela:
Din uğruna ölmek kutsaldır.
Vatan uğruna ölmek kutsaldır.
Bir dava uğruna ölmek kutsaldır.
Sevdiğinin, sevdiklerinin, ailenin uğruna ölmek kutsaldır.
Herkes hayatını feda edebilir bir amaç uğruna,  fakat herkes yaşamaz bir amaç uğruna...

Haksız mıyım peki? Haksız olduğumu söyleyebilecek biri var mıdır? Pek zannetmiyorum. Memlekette bir anket yapsak, böyle konuştuğum için vatan haini ilan edilirim heralde. Dalga geçtiğimi düşünenler, vatan uğruna ölmeyi, din uğruna ölmeyi küçümsediğimi söyleyenler çıkabilir. Aslında bunları yazmamın nedeni kesinlikle bunlar değil. Asıl nedeni yaşamı kutsal bulmamdır. Çünkü yaşam kutsaldır. Tüm dinler insanın insanı öldürmesini reddeder. Kabul edilmez bir günahtır bu. Hele islamiyette en büyük günah kul hakkının alınmasıdır. Yaşam hakkının alınması. Ülke olarak dindar görürüz kendimizi. Dinin gereklerini yaşamaya çalıştığımızı zannederiz. Fakat konu ölüm olunca kutsarız ölümü. Yaşamdan söz etmeyiz. Yaşamanın güzelliğinden, kutsallığından, yapacaklarımızdan, hayallerimizden söz etmeyiz. Ölümden söz ederiz bunun yerine. 'Senin için ölürüm' deriz sevdiğimize. 'Bu vatan için canım feda' deriz mesela. 'Senin için yaşarım' demeyiz bunun yerine. 'Bu vatan için yaşarım' demeyiz.

Neden peki? Niye ölmeye yaşamaktan daha çok meraklıyız? Bunun nedeni bence memleketimizde insana değer vermememizden kaynaklanıyor. İnsana, insan hayatına değer vermiyoruz.

Bir inşaat yapılır. Kaza olur. İşçiler yanarak ölür. Sonuç: Birkaç ufak çaplı soruşturma ve aynen devam eden inşaat işleri. Hatta sonuçta görkemli bir açılış. Ölen işçilerin ailelerine de biber gazı. Fazla konuştuklarından. Peki kazanın nedeni? Neden çok basit, 65 liralık bir toprak kaçak rölesinin kullanılmaması. Başka birşey değil. Bu röle 11 kişinin hayatından daha değerlidir. İş güvenliği mi? Kim takar iş güvenliğini?

Bir gemi yapılır. Tersanelerde her hafta ölüm haberleri gelir. Sonra bu haberler kesilir. Ölümler bitmiş midir? Hayır. Sadece medyada artık bu haberlere ilgi azalmıştır. Ölenler istatiksel birkaç sayıdan ibaret kalırlar. Asıl sorun iş güvenliği, taşeron çalıştırma, uzun mesai süreleri olmasına rağmen, bu konularda en ufak bir pozitif adım atılmadan konu geçiştirilir, kapatılır. Çünkü uzatılırsa bazı armatörler, gemi inşaa firmaları zarar edecektir. Bu işverenlerin zarar etmeleri ölen işçilerin hayatlarından çok daha değerlidir.

Suriye sınırında 34 kaçakçı köylü Kürt savaş uçaklarının açtığı ateş sonucu katledilir. Toplu katliam yapılır resmen. Peki sonuç: Kimi gazeteci öldürülenler zaten kaçakçıydı der. Kimisi teröristti der. Kimisi Kürttü der. Aradan 11 ay geçer ve o katliamı yapanlar, yaptıranlar bulunamaz. Neden peki? Çünkü o insanların yaşama hakları yoktur. O insanlar kaçakçıdır, köylüdür, Kürt'tür. Onlar öldürülse bile daha birçokları arkalarından gidecektir yerlerini doldurmaya. Bu konuda olayı biraz fazla deşen gazeteciler olursa da susturulur, çünkü silahlı kuvvetler hata yapmaz. Hata yapmamıştır. Çünkü silahlı kuvvetlerimiz mükemmeldir, tanrısaldır, hatadan uzaktır. Bu ölümlerin sonucunda sevinenler bile çıkar.

Senelerdir yaşadığımız iç savaş sonucunda onbinlerce gencimizi toprağa gömmemize rağmen halen daha barış çabalarını vatanı bölme girişimleri olarak görürüz. Bu vatanın çocukları ölebilir. Yerine yenileri doğacaktır. Ölenlerin hepsi istatiksel sayılardan ibarettir. Daha fazla değerli değildirler. Aksini iddia eden de vatan hainidir. Bu kadar basittir insan hayatı.

Okul kitaplarımız, ilköğretim-ortaöğretim kitaplarımız, hepsi anlı, şanlı, kanlı tarihimizden bahseder. Nasıl öldürdük, nasıl denize döktük, nasıl fethettiğimizden bahsederiz. Fakat bunların insanların hayatlarına malolmasından değil. Çünkü önemli olan kaç cana malolduğu değildir ki bunların. Önemli olan sonuçtur. 



Bunlar gibi daha birçok örnek verebilirim aslında. Ama çok da gerek yok. Sonuç ise belli: Yaşam mı Ölüm mü? sorusunun cevabı ne yazık ki ülkemizde ölümden yana her zaman. Aksini ise bu hayatta görebileceğimden pek de umutlu değilim. Umut etmektense vazgeçmeyeceğim...