21 Ağustos 2015 Cuma

CeHaPe ve Son Dönem Politikaları Hakkında

Senelerdir CHP'nin politikasını, ya da politikasızlığını eleştiririm. Birçok farklı ortamda, farklı insanlardan, farklı CHPlilerden duyduklarım CHP'nin halkın sesini dinlemediği ve dinlemeye ciddi olarak uzak bir bakış açısı olduğuna işaret ediyordu. Neredeyse bugün dahi olan bitenden CHP'yi suçlama yönünde bir eğilimim vardı. Bunların çok ciddi nedenleri var tabii ki.

Bir insanın, bir partinin herşeyine, her yaptığına karşı olursanız bir süre sonra inandırıcılığınızı yitirirsiniz. Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Son seçimden sonra MHP nasıl HDP'yi ''yok sayacağını'' ilan edip neredeyse HDP ''Allah birdir'' dese, ''yok bir olmaz. İki de üç de daha fazla da olabilir.'' diyecek seviyede bir karşıtlıktı bu karşıtlık. Bir parti de herşeyi yanlış yapamaz ya. Durmuş saat dahi günde iki defa doğru zamanı gösterdiği gibi AKP'nin de iyi ve doğru yaptığı şeyler vardı.

CHP Deniz Baykal'ın gidişiyle birlikte bir değişim, dönüşüm sürecine girdi. Bir çok insan ayrıldı ya da ayıklandı. İlk anda bu ayrılışlar, ayıklanışlar bana partinin daha sağcı, daha milliyetçi, daha ırkçı yaklaşımları ve söylemlerini duyuyordum (Burada bu söylediklerime herkes katılmayabilir. Gayet de doğaldır. Çünkü herkesin düşünce tarzı ve bakış açısı aynı değil). Değişim bir süredir devam ediyordu. Haziran genel seçiminden sonra ise farklı bir CHP gördüm. Hatta seçim öncesinden itibaren. Artık sadece AKP'yi odağına almış, yaptıklarını eleştiren bir bakış açısından biraz daha çözüm üreten bakış açısına yönelmiş gibi geldi. Anadolu'da kurulması planlanan şehir ve orası için öngörülenler CHP'nin enerjisini AKP'nin eksiklerini ortaya çıkarmaktan ziyade memleketin sorunlarına dair ciddi çalışmalar yaptığı, çözüm önerilerinde bulunduğu ve eski bakış açısını terk ettiğini gösterdi.

Seçimden hemen sonra arkadaşlarımla sohbet ederken, ki hemen hepsi CHP'ye oy verenlerdi, AKP-CHP koalisyonu olması gerektiğinden söz ettim. Bunun memleket için en doğru, en hayırlı olacağını söyledim. Nedeni ise iki büyük partinin koalisyonda beraber çalışmaları sonucunda memleketin en ciddi sorunlarına dahi bir şekilde çözüm bulabileceklerine dair umudum idi. AKP sandalye çoğunluğunu kaybetmiş ve MHP HDP'nin olduğu herhangi bir oluşumda bulunmayacağını açıklamıştı. MHP hatta (nedense) hiçbir şekilde koalisyona girmek istemediğini bildirmişti. Ben bunun iyi olacağına dair konuşmaya çalıştıkça ciddi bir tepki gelmiş ve konuşturulmamıştım. CHP değişmişti ama seçmeninin AKP nefreti değişmekten, ılımlılaşmaktan çok uzaktı. Sert tartışmalara doğru giderken ben sohbeti devam ettirmemeyi tercih etmiştim. Çünkü tamamen anlamsızdı.

Bu arada CHPli arkadaşlarımın karşı çıkmalarının en büyük nedeni CHP'nin öyle bir çalışmaya girerse oy kaybedeceğine inançlarıydı. Halbuki CHP'nin %25 civarında olan oyunun ciddi bir değişim geçireceğine inancım yok. O insanlar en kötü ihtimalle oy kullanmayabilirler. HDP'ye oy veren bir kitle illaki olacaktır. MHP'ye de oy kayabilir ufak bir oranda. Fakat daha fazlasının olacağını düşünmüyorum. Çünkü alternatif kabul edebilecekleri bir parti yok CHP seçmeninin.

Sonuç: Tek ciddi anlamda koalisyon görüşmesi CHP-AKP arasında olmuştu. Sonuç olumsuz dahi olsa bence iyi bir çalışma yapıldı. İnsanlar CHP ile AKP'nin can düşmanı olmaktansa birlikte de çalışabileceklerini gördü. Ve bence sonuçta CHP'nin değili AKP'nin koalisyona karşı olduğunu, Cumhurbaşkanı'nın koalisyon yerine seçimlerin tekrar yapılmasını istediğini anladı.

Bir koalisyon olsa ne kadar süreli olurdu, ya da sürer miydi bilmiyorum. Bildiğim şey CHP'nin halkın, en azından benim gözümdeki değeri bu seçim ve sonrasındaki süreçte ciddi olarak arttı. En üst noktası ise ''HDP'yi yedirtmeyiz'' minvalinde Gürsel Tekin'in açıklaması oldu.

Bakalım ne olacak bundan sonra?

Her yerde insanımızın kanı akarken, dolar 3 lirayı görmüşken, seçim ve sonrasındaki süreçte Suriye'yle savaşa doğru adım adım ilerlerken, AKP'yi memleketim seçmeni sandığa gömer mi yoksa çıkarır mı hep beraber göreceğiz. Yalnız kalbimden bu seçimde iki partinin güçlü çıkması ve bunların koalisyon kurmaları geçiyor. 

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Elini Tabuta Dayayarak Oy İsteme!


Son üç seçimde de görev aldım sandık başında.

Son üç seçimde de sabah 6.45'ten itibaren ''gönüllü müşahit'' olarak görev aldığım okullarak gidip kiminde geceyarısına kadar, kiminde akşam 20.00'e kadar sandık başında bekledim.

Hak yerini bulsun, herkes hakkı olanı alsın, halk istediğine oyunu versin, kimse kimsenin yerine oy kullanmaya, başkalarının oyunu çalmaya çalışmasın diye tüm Pazar günümü bu işe verdim.

Arkadaşlarım gece eğlenmeye devam ederken ben erkenden oradan ayrılıp ''gönüllü' olarak görev aldığım için erkenden uyumaya gittim.

Gittim ki enerjim tüm gün yerinde olsun. Haksızlığı gördüğüm an müdahale edebileyim.

Gittim ki birileri her zamanki gibi ''Oy çaldılar'', ''Zaten her seçimde oy çalarak başa geçiyorlar'', ''Elden birşey gelmez'' gibi yakınanlar konuştuğunda onları kaale almayıp vicdanım rahat olabileyim.

Gönlüm el vermiyordu, gönlüm el vermiyor ''havaya'' şikayet edip hiç birşey yapmamaya!

Gönlüm el vermiyor ''Kronik çözümsüz'' olmaya, klasik bahanelerin ardına sığınmaya.

Gönlüm el vermiyor ''Dış Mihrak'' denen görünmez ve var olmayan düşmana meydanı bırakmaya.

Yalnız bunların hiçbirini memleketin en başındaki kişi sonuçları beğenmedi diye cebimizden iki milyar lirayı (kendi kullanımıyla iki katrilyon lira) alıp yeniden seçime götürmesi için yapmadım.

Yalnız bunların hiçbirini memleket aylarca hükümetsiz kalmasın diye yapmadım.

Yalnız bunların hiçbirini ülkem ''geçici hükümet'' tarafından kan batağına götürülsün diye yapmadım. Gencecik insanlar öldürülsün, enselerine kurşun sıkılsın, öldürüldükten sonra sokaklarda çırılçıplak dolaştırılsın, sınırımda İslam adına, din adına, sürekli kendi dinindeki insanları öldüren vahşilere devletimin en başındaki kişi onların yaptıklarını maruz gösterecek şekilde konuşsun diye yapmadım.

Bunların hiçbirini memleketin en başındaki kişi elini bir tabutun üstüne koyup da cenazeyi mitinge çevirsin diye yapmadım.

Bunları daha güzel yarınlar için yaptım.

Bunları siyaset konuşsun, siyasi olarak memleketin sorunları çözülsün diye yaptım.

Silah sussun, insanlar konuşarak anlaşsın diye yaptım.

Görüyorum ki birileri boşuna çalıştığımı bana anlatmaya çalışıyor cenazeleri, yüreği yanan ailelerin acılarını kendine oy potansiyeli olarak kullanmaya çalışıyor.

Görüyorum ki memleketin en başındaki insan ''Ne mutlu şehit ailesine'' diyebiliyor. Gayet rahat bir şekilde hem de. Kendi çocukları askerliği dövizle yapmışken hem de. 

Görüyorum ki birileri ekonomik olarak batmaya doğru giden memleketimde ekonominin sağlam temellere oturtulduğunu, sorun olmadığını söyleme cesaretini gösterebiliyor. 

Birkaç ay sonra yine seçime gidiyoruz.

Bizim halkımız balık hafızalı. Birkaç basit hamleyle bugünlerde yaşananları dahi unutabilir kolaylıkla. Dikkatleri biraz farklı alanlara yönlendirilsin yeter.

Ben yine sandık başındayım. Daha büyük sorumluluk alarak okul ya da ilçe sorumluluğu mu yaparım, yoksa en büyük sorumluluğu alıp yine sandık başında birebir haksızlığı engellemeye mi çalışırım emin değilim. Bildiğim şey aksi birşey çıkmadığı sürece o seçimde de ben buradayım! Siz de bana katılın. Belki değiştiriririz bu memleketi. Kim bilir?

Fotoğraf: T24 haber sitesi.