1 Ağustos 2014 Cuma

CEHAPE Zihniyeti 101

Politikayla kendi çapımda ilgilenen biriyim aslında. Yalnız bazı şeylerin de artık farkına varılması gerektiğini düşündüğüm için birkaç gündür aklımda olan bazı konuları birleştirip bu hükümetin uzun zamandır kullandığı 'CEHAPE Zihniyeti' olgusundan benim ne anladığımı biraz anlatmak istiyorum.

Öncelikle sondan başlarsak konu cumhurbaşkanlığı seçimleri. O kadar çok yanlış var ki, neresinden tutsan elinde kalıyor ne yazık ki. En başta da 20 milletvekilinin imzasının gerekmesi konusu başlı başına bir sorun bence. Vatandaş seçecekse milletvekilleri niye işin içine giriyor? Ben niye aday olamıyorum bireysel olarak? Bu ve benzeri sorular aklımı kurcalıyor. Yalnız buradaki asıl konu, benim için, çatı adayı belirleme kriterleri. Neye göre belirlendi bu çatı adayı?

CHP ve MHP açısından bakınca rakip olacak aday Recep Tayyip Erdoğan tabii ki. Diğer bir aday da HDP'nin adayı olabilir diye düşünüldü. Elimizde bu durumda çatı adayı ile birlikte 3 aday olacaktı. Bu çatı adayının ana oy kitlesine bakınca tabii ki CHP'nin seçmeninin tamamına yakını diye düşünüldü. Alternatif yok çünkü. Parti kimi çıkarsa ona oy verilecek. Sevseler de sevmeseler de. MHP peki? MHP seçmeninin de ezici çoğunluğunun CHP'nin kerhen oy vereceklerinin aksine partiye bağlılıktan oy kullanacağı öngörüldü. Peki bu durumda başka kimden oy alınabilir? HDP'nin seçmeni tabii ki. Fakat onlar ciddiye alınmadı. Erdoğan'ın karşısındaki adaya her halükarda oy verecekleri düşünüldü belki biraz daha. Asıl burada hedef başka. Hedef Erdoğan'ın seçmeninin oyları tabii ki. Nasıl bir aday çıkarmak lazımdı peki? Tabii ki görüş olarak Erdoğan'a benzer fakat daha güvenilir ve alternatif olabilecek bir aday. Asıl hedef CHP ya da MHP'nin seçmeninden oy almak değil. Çünkü onlar çantada keklik. Mecliste temsil edilmeyen diğer partilerin ise bir şekilde destekleyecekleri tahmin edilmişti. İstenen Erdoğan'ın seçmeninden bir nebze oy alabilmek. Burada yok sayılan onmilyonlarca seçmen var.

Benzer yaklaşım daha önce yapıldı mı? Evet. Yerel seçimlerde yapıldı. Erdoğan'a benzeyen, Şişli'yi kulelerden, binalardan geçilmez hale getiren belediye başkanı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak sunuldu. Güçleri birleştirelim çağrıları sonuçsuz kaldı. Bizde birleşelim dendi. 'Tatava yapma, bas geç!' dendi. Yani insanların görüşleri yok sayıldı ve oy vermeleri beklendi. Sonuç: Hüsran. Hem de çok ağır hüsran. Nedeni ise hükümetin ve başbakanın her zaman 'biz ....'yi de biliriz' tavrının sözsüz versiyonu. Biz ....'yi de biliriz demiyor da, onu uyguluyor sadece. Hem halkın hem de kendi seçmeninin, tabanının kafasının olmadığını söylemekle eşdeğerdir bu.

Bir kişinin her yaptığına karşı olunabilir mi? Hükümet konusunda bu durumu yaşadık. İyi yaptıklarına hükümetin işine geliyor diye karşı çıkıldı. Kötü olanlara ise kötü diye karşı çıkıldı. Her yapılana, her çözüme, her icraata karşı çıkarsanız bir süre sonra inandırıcılığınız kalmaz. Diğeri ise istediği gibi at koşturabilir. Hükümetin her seçimde artan oranda oy almasının altında yatan neden de bu aslında.

Diğer hükümetlerin aksine çok icraati var. Yapıyor. Bu arada yolsuzluk var mı? Tabii ki var. Kanıtlandı da. İnkar bile edilmedi birçok tape hükümet tarafından. Darbe olarak gösterildi. İnsanlar da inandı bunlara. Aslında inanmaktan ziyade inanmak istedi. Sonuç ortada. Ekonomi iyi durumda mı? Hayır. İnşaata dayalı bir ekonomimiz var. İhracat derken bu ürünlerin montaj sanayiine ait olmasından dolayı ithalat da ihracatla orantılı olarak artıyor.

CEHAPE Zihniyeti ne yapıyor peki bunlar yaşanırken? Muharrem İnce meclis kürsüsünden çıkıp hükümetin yanlışları, açıklarıyla ilgili konuşuyor. İyi de konuşuyor. Peki sonuç: Hükümet yetkililerine laf sokmaktan daha öteye geçmeyen konuşmalar. İnsanlar artık laf sokmalarına kulak asmıyor ki. İnsanlar artık dinlemiyor sırf konuşanları. İnsanlar, halk, artık icraati, çözüm önerilerini dinliyor. Projesi olanı dinliyor. Herşeye karşı çıkanı değil. Başbakan'ın her seferinde bahsettiği bu işte. Konuş konuş nereye kadar?

Halkın ihtiyacı olan konuşan değil, icraat yapanlar. Proje üretenler. Çünkü bu halkın artık kuru söze karnı tok. Proje istiyor. Çözüm istiyor sorunlarına. Avcılar Belediyesi seçimleri bu konuda araştırılabilir örnek olması açısından.

Not: Daha önce katılmış olduğum Bahçeşehir Üniversitesi'nin Yerel Yönetimler Okulu'ndaki CHP'li katılımcıların konuşmalarına misafir olduğum kadarıyla onlar da halkı anlamak konusunda çok ama çook gerideler.

Not2: Yukarıdaki yazı tamamen kendi gözlemlerim sonucunda edindiğim sonuçlara istinaden yazılmıştır. Yorumları beklerim.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder