21 Ağustos 2014 Perşembe

Son Dönem Siyasetine Dair - Kafalardaki Bölünme

Bir senede iki önemli seçim geçirdik. İlki 30 Mart'ta yapılan yerel idareler seçimiydi. Diğeri ise 10 Ağustos'taki Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Geçti gitti ikisi de.

Geçti de nasıl geçti? Darmadağın ederek geçti. Bugün bir arkadaşımın paylaşımını gördüm.

Sevdiklerinizle siyaset yapmayınız.
Zira; siyaset dostlukları zedeler.
Siyasetçiler yollarına devam ederken;
Siz dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız.  

Aristoteles

Ünlü filozof demiş bu sözü. Sevdiklerinizle siyaset yapmayınız diye. Boşuna da dememiş. Son birkaç senedir devam eden bir durum var. Bu durum Gezi'yle birlikte iyice ayyuka çıktı. Büyük oranda siyasetçilerin kışkırtmalarından kaynaklanmasına rağmen geçmişi çok daha eskiye dayanan bir kavga yeniden ortaya çıktı. Seksenler dizisini izleyen varsa bilir, solcu ile sağcı birbiriyle doğru düzgün konuşamayan iki grup. Sürekli kavga ediyorlar. Hatta kavga bazen silahlı olunca birbirlerini öldürmeye kadar gidiyor. Neden ise tamamen siyasi. Bir taraf solcu, diğer taraf sağcı. Şimdi ortaya çıkan durum ise AKP'li ve diğerleri gibi ayrılabilir. Gerçi diğerleri derken AKP'nin ne yanında ne karşısında olanlar da yok değil. Mesela kesinlikle AKP'ye oy vermem diyen grupla kesinlikle CHP'ye oy vermem diyenlerin oranı yaklaşık %40 seviyelerinde iki taraf için de. Bu oran çok ciddi bir oran. Hele de son anketin söylediği halkın %31'inin AKP'li biriyle evlilik yoluyla akraba olmak istememesi olayın boyutunun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Toplumdaki ayrışmanın, bölünmenin ne seviyelerde olduğunu yani.

Siyah birinin bir beyazla ya da beyaz birinin bir siyahla evlilik yoluyla akraba olmak istememesi dendiğinde zaten karşındakinin ten renginden dolayı ayrımı kolay yapabileceğin için ayrım çok rahat yapılabilir. Fakat sokaktaki herhangi bir kişinin hangi siyasi görüşte olduğunu doğrudan sormadığın ya da siyaset konuşmadığın sürece anlaşılabilecek bir konu değil ki. Düşünün, iki kişi tanışmış, birbirlerini sevmiş ve evlenecekler. O zamana kadar da siyaset konuşmamışlar hiç. Ailelerle de konuşulmamış. O arada tam evlenmelerine birkaç gün kalmış, bir siyasi tartışma yaşanıyor ve taraflardan birinin AKP'li olduğu ortaya çıkıyor. Diğer taraf da AKP karşıtıysa gelin manzaraya bakalım. Sevgi mi yoksa siyasi görüş mü? Müthiş bir ikilem. Taraflar birbirini sevse de, evlenseler de, aileler yine de buna karşı çıkıp devam etmesini engellemek isteyebilir..

Toplumda, özellikle son seçimden sonra, iki birbirine taban tabana zıt görüş oluşmuş durumda. Bir grup Türkiye'nin bittiğini, şeriata doğru gittiğimizi, artık demir almak vakti geldiğini düşünüyor. Diğer grup ise 12 senelik iktidardan sonra başkanlarının cumhurbaşkanı olmasını kutluyor. Spor karşılaşmalarında yenilen taraflar bir şekilde kazanan tarafı tebrik eder ve centilmenlik gösterirler. Siyaset ne kadar spor karşılaşmasına benzetilebilir, bilmiyorum, ama bu durumu göremiyoruz. Yani yenilen tarafın eksiklerinin muhasebesini yaparak bir sonraki seçime çok daha güçlü girme çalışması içine girmesi gerekirken tam tersine "Yenilmedik, ayaktayız!" imajı vermeye çalışıyor. Bu arada toplumun niye Erdoğan'ı seçtiği, alternatif adayın yeterince doğru bir aday olup olmadığı, ya da bundan ders çıkarmak kimsenin aklına gelmiyor.

Seçim sırasında aynı salonda görevli olduğumuz bir kadınla sohbet etme imkanı bulduk uzun uzun. Kendisi AKP'liydi anladığım kadarıyla. Doğrudan sormadım tabii. Gezi'nin ortalığı yakıp yıkma gibi olduğunu düşünüyordu. Biraz geçmişten, 2000'in başlarındaki başörtülülerin üniversitelere alınmaması sonrasındaki yaşanan olaylardan, protestolardan bahsettim. Fakat o sırada farklı birşeyi daha farkettim: Ben de AKP'li ya da kesin karşıtı olmamama, hatta AKP karşıtlarıyla pek çok zaman tartışmış ve görüşlerini kabul etmediğimi söylemiş olmama rağmen karşımdaki AKP destekçisi olduğu için onunla tartışmakta biraz zorlandım. Bunun en temel nedeni sanırım benim gün gibi açık ve net olduğunu düşündüğüm konulara onun bambaşka bir açıdan baktığını görmekti. Bu durum benim için gerçekten de çok acı. İnsanlarla konuşma, tartışma yeteneğimi kaybediyor olduğumu anladım. Daha ılımlı olup karşımdakini anlamaya çalışmam gerektiğini bir de.

Seneler önce Emre Kongar'ın derslerinden birinde adam şunu söylemişti: Siyaset hayatın ta kendisidir. Siyasetle ilgilenmiyorum demek hayatla ilgilenmiyorum demekle eşdeğerdir. Siyasetle ilgilenmek lazım, derinlemesine hem de. Yalnız bunu kendi aramızdaki tartışmalardan ziyade sivil toplum örgütleri ile, onların üzerinden ya da doğrudan siyasi kurumlara üye olarak yapmak gerek. Bu sırada da diğer insanların sizin tam tersiniz gibi olayları görebileceğini öngörerek onların niye öyle düşündüklerini anlamaya çalışmak lazım. Diğer türlü olunca o AKP'li ile akraba olmak istemeyen %31'lik oran yakın zamanda ciddi anlamda artabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder